Öneri Formu
Hadis Id, No:
36508, MU000963
Hadis:
وَحَدَّثَنِى عَنْ مَالِكٍ عَنْ أَبِى الزِّنَادِ عَنِ الأَعْرَجِ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ تَكَفَّلَ اللَّهُ لِمَنْ جَاهَدَ فِى سَبِيلِهِ لاَ يُخْرِجُهُ مِنْ بَيْتِهِ إِلاَّ الْجِهَادُ فِى سَبِيلِهِ وَتَصْدِيقُ كَلِمَاتِهِ أَنْ يُدْخِلَهُ الْجَنَّةَ أَوْ يَرُدَّهُ إِلَى مَسْكَنِهِ الَّذِى خَرَجَ مِنْهُ مَعَ مَا نَالَ مِنْ أَجْرٍ أَوْ غَنِيمَةٍ.
Tercemesi:
Bize Ebu Zinâd, ona el-A'rec, ona da Ebu Hureyre, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
Allah, yolunda cihad edene cennete koymak ya da elde ettiği sevap ve ganimet ile çıkmış olduğu evine döndürmek üzere garanti vermiştir ki, onu evinden sadece (Allah) yolundaki cihad ve (Cenâb-ı Hakk'ın) sözlerini doğrulamak (gayesi) çıkarmıştır.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İmam Mâlik, Muvatta', Cihâd 963, 1/156
Senetler:
()
Konular:
Cihad, fazileti
Öneri Formu
Hadis Id, No:
36509, MU000965
Hadis:
وَحَدَّثَنِى عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ مَعْمَرٍ الأَنْصَارِىِّ عَنْ عَطَاءِ بْنِ يَسَارٍ أَنَّهُ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم أَلاَ أُخْبِرُكُمْ بِخَيْرِ النَّاسِ مَنْزِلاً رَجُلٌ آخِذٌ بِعِنَانِ فَرَسِهِ يُجَاهِدُ فِى سَبِيلِ اللَّهِ أَلاَ أُخْبِرُكُمْ بِخَيْرِ النَّاسِ مَنْزِلاً بَعْدَهُ رَجُلٌ مُعْتَزِلٌ فِى غُنَيْمَتِهِ يُقِيمُ الصَّلاَةَ وَيُؤْتِى الزَّكَاةَ وَيَعْبُدُ اللَّهَ لاَ يُشْرِكُ بِهِ شَيْئًا.
Tercemesi:
Bize Abdullah b. Abdurrahman b. Ma'mer el-Ensârî, ona da Atâ b. Yesâr, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
Mertebe itibariyle insanların en hayırlısını size haber vereyim mi? Allah yolunda cihad etmek üzere atının yularından tutan adam! (Bu adamdan) sonra mertebe itibariyle insanların en hayırlısını size bildireyim mi? Koyunları ile (bir köşeye) çekilip namazı kılan, zekatı veren, Allah'a ibadet eden ve ona bir şeyi ortak koşmayan adam!
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İmam Mâlik, Muvatta', Cihâd 965, 1/156
Senetler:
()
Konular:
Cihad, fazileti
Cihad, katılacak-katılmayacak olanlar
Öneri Formu
Hadis Id, No:
36511, MU000967
Hadis:
وَحَدَّثَنِى عَنْ مَالِكٍ عَنْ زَيْدِ بْنِ أَسْلَمَ قَالَ كَتَبَ أَبُو عُبَيْدَةَ بْنُ الْجَرَّاحِ إِلَى عُمَرَ بْنِ الْخَطَّابِ يَذْكُرُ لَهُ جُمُوعًا مِنَ الرُّومِ وَمَا يَتَخَوَّفُ مِنْهُمْ فَكَتَبَ إِلَيْهِ عُمَرُ بْنُ الْخَطَّابِ أَمَّا بَعْدُ فَإِنَّهُ مَهْمَا يَنْزِلْ بِعَبْدٍ مُؤْمِنٍ مِنْ مُنْزَلِ شِدَّةٍ يَجْعَلِ اللَّهُ بَعْدَهُ فَرَجًا وَإِنَّهُ لَنْ يَغْلِبَ عُسْرٌ يُسْرَيْنِ وَأَنَّ اللَّهَ تَعَالَى يَقُولُ فِى كِتَابِهِ يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اصْبِرُوا وَصَابِرُوا وَرَابِطُوا وَاتَّقُوا اللَّهَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ
Tercemesi:
Bize Zeyd b. Eslem şöyle rivayet etmiştir:
Ebu Ubeyde b. Cerrâh, Ömer b. Hattâb'a (mektup) yazıp Bizans'ın toplanmasından ve onlardan endişe etmesinden bahsetti. Ömer de ona (cevabî mektubunda) "Şimdi! Mümin bir kul ne zaman ki şiddetli bir belaya uğrarsa Allah, ondan sonra kendisine bir çıkış yolu açar! Gerçek şu ki, bir zorluk, iki kolaylığa asla galip gelemez! Allah teâlâ, Kitâb'ında, 'Ey iman edenler! Sabredin, sabırda yarışın, cihada devam edin, Allah'a karşı da takva sahibi olun. Umurlur ki kurtulursunuz' buyurmuştur" yazdı.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İmam Mâlik, Muvatta', Cihâd 967, 1/157
Senetler:
()
Konular:
Cihad, fazileti
Öneri Formu
Hadis Id, No:
36522, MU000977
Hadis:
وَحَدَّثَنِى عَنْ مَالِكٍ عَنْ يَحْيَى بْنِ سَعِيدٍ أَنَّهُ سَمِعَ سَعِيدَ بْنَ الْمُسَيَّبِ يَقُولُ كَانَ النَّاسُ فِى الْغَزْوِ إِذَا اقْتَسَمُوا غَنَائِمَهُمْ يَعْدِلُونَ الْبَعِيرَ بِعَشْرِ شِيَاهٍ . قَالَ مَالِكٌ فِى الأَجِيرِ فِى الْغَزْوِ إِنَّهُ إِنْ كَانَ شَهِدَ الْقِتَالَ وَكَانَ مَعَ النَّاسِ عِنْدَ الْقِتَالِ وَكَانَ حُرًّا فَلَهُ سَهْمُهُ وَإِنْ لَمْ يَفْعَلْ ذَلِكَ فَلاَ سَهْمَ لَهُ وَأَرَى أَنْ لاَ يُقْسَمَ إِلاَّ لِمَنْ شَهِدَ الْقِتَالَ مِنَ الأَحْرَارِ .
باب مَا لاَ يَجِبُ فِيهِ الْخُمْسُ . قَالَ مَالِكٌ فِيمَنْ وُجِدَ مِنَ الْعَدُوِّ عَلَى سَاحِلِ الْبَحْرِ بِأَرْضِ الْمُسْلِمِينَ فَزَعَمُوا أَنَّهُمْ تُجَّارٌ وَأَنَّ الْبَحْرَ لَفَظَهُمْ وَلاَ يَعْرِفُ الْمُسْلِمُونَ تَصْدِيقَ ذَلِكَ إِلاَّ أَنَّ مَرَاكِبَهُمْ تَكَسَّرَتْ أَوْ عَطِشُوا فَنَزَلُوا بِغَيْرِ إِذْنِ الْمُسْلِمِينَ أَرَى أَنَّ ذَلِكَ لِلإِمَامِ يَرَى فِيهِمْ رَأْيَهُ وَلاَ أَرَى لِمَنْ أَخَذَهُمْ فِيهِمْ خُمُسًا .
باب مَا يَجُوزُ لِلْمُسْلِمِينَ أَكْلُهُ قَبْلَ الْخُمْسِ . قَالَ مَالِكٌ لاَ أَرَى بَأْسًا أَنْ يَأْكُلَ الْمُسْلِمُونَ إِذَا دَخَلُوا أَرْضَ الْعَدُوِّ مِنْ طَعَامِهِمْ مَا وَجَدُوا مِنْ ذَلِكَ كُلِّهِ قَبْلَ أَنْ يَقَعَ فِى الْمَقَاسِمِ . قَالَ مَالِكٌ وَأَنَا أَرَى الإِبِلَ وَالْبَقَرَ وَالْغَنَمَ بِمَنْزِلَةِ الطَّعَامِ يَأْكُلُ مِنْهُ الْمُسْلِمُونَ إِذَا دَخَلُوا أَرْضَ الْعَدُوِّ كَمَا يَأْكُلُونَ مِنَ الطَّعَامِ وَلَوْ أَنَّ ذَلِكَ لاَ يُؤْكَلُ حَتَّى يَحْضُرَ النَّاسُ الْمَقَاسِمَ وَيُقْسَمَ بَيْنَهُمْ أَضَرَّ ذَلِكَ بِالْجُيُوشِ فَلاَ أَرَى بَأْسًا بِمَا أُكِلَ مِنْ ذَلِكَ كُلِّهِ عَلَى وَجْهِ الْمَعْرُوفِ وَلاَ أَرَى أَنْ يَدَّخِرَ أَحَدٌ مِنْ ذَلِكَ شَيْئًا يَرْجِعُ بِهِ إِلَى أَهْلِهِ . وَسُئِلَ مَالِكٌ عَنِ الرَّجُلِ يُصِيبُ الطَّعَامَ فِى أَرْضِ الْعَدُوِّ فَيَأْكُلُ مِنْهُ وَيَتَزَوَّدُ فَيَفْضُلُ مِنْهُ شَىْءٌ أَيَصْلُحُ لَهُ أَنْ يَحْبِسَهُ فَيَأْكُلَهُ فِى أَهْلِهِ أَوْ يَبِيعَهُ قَبْلَ أَنْ يَقْدَمَ بِلاَدَهُ فَيَنْتَفِعَ بِثَمَنِهِ قَالَ مَالِكٌ إِنْ بَاعَهُ وَهُوَ فِى الْغَزْوِ فَإِنِّى أَرَى أَنْ يَجْعَلَ ثَمَنَهُ فِى غَنَائِمِ الْمُسْلِمِينَ وَإِنْ بَلَغَ بِهِ بَلَدَهُ فَلاَ أَرَى بَأْسًا أَنْ يَأْكُلَهُ وَيَنْتَفِعَ بِهِ إِذَا كَانَ يَسِيرًا تَافِهًا .
Tercemesi:
Bize Yahya b. Said, ona da Said b. Müseyyeb şöyle rivayet etmiştir:
İnsanlar, ganimetlerini taksim ettiklerinde on koyunu bir deve denk sayıyorlardı.
Mâlik, gazâda(ki) paralı asker hakkında şöyle demiştir: Savaşa katılırsa ve savaş esnasında insanlarla beraber olursa ve hür ise kendisine ganimet payı verilir. Bunu yapmazsa ona ganimet payı yoktur. Sadece hür kimselere ganimet payı verilmesini benimsiyorum.
Ganimetin Beşte Birinin (Humus) Sarf Edilmeyeceği Yerler
Mâlik, müslüman memleketinin sahil kesiminde bulunan düşman hakkında şöyle demiştir: (Düşman), kendilerinin tüccar olduklarını, kıyıya vurduklarını iddia etse ve müslümanlar da bunun doğruluğunu bilemeseler, (bununla birlikte düşman), gemileri parçalanmış ya da susuz kalmış olsalar, (bundan dolayı da) müslümanların izni olmadan konaklamışsalar, yöneticinin onlar hakkında (kendi fikrine göre) görüş beyan etmesini benimserim. Onları ele geçirenlere ganimetin beşte birinin sarf edileceğini ise benimsemiyorum.
Ganimetin Beşte Birinden Önce Müslümanların Yemesinin Caiz Olduğu Şeyler
Mâlik şöyle demiştir: Düşman memleketine girdiğinde müslümanların, yemek adına ne bulurlarsa ganimet taksimi gerçekleşmeden önce onları yemelerinde bir sakınca görmüyorum.
Mâlik şöyle demiştir: Müslümanların düşman memleketine girdiklerinde yemek yiyebildikleri gibi yemek yerine geçen deve, inek ve koyundan yemelerinde de bir sakınca görmüyorum. Eğer bunlar yenmese, insanlar ganimet taksiminde hazır bulunup aralarında paylaşma söz konusu olana dek (bozulabilir ki) bu (durum), orduya daha çok zarar verir. Bunların hepsinin örf gereğince yenmesinde bir sakınca görmüyorum. Birinin, bunlardan birini stoklayıp evine götürmesini ise benimsemiyorum.
Mâlik'e, "Düşman memleketinde bir yemek elde edip ondan yiyen ve azık olarak yanında bulunduran, (sonra da) ondan bir şeyin artması hâlinde onu yanında bulundurmaya devam eden kişinin, onu ailesi için yedirmesi mi yoksa memleketine gelmeden önce onu satıp ücretinden fayladalanması mı uygun olur?" diye soruldu. Mâlik, "Gazâda iken onu satarsa onun ücretini müslümanların ganimetine koymasını benimsiyorum. Eğer onunla memleketine varmışsa (ve kişi) yemeği az olan biri ise onu yemesinde ve ondan faydalanmasında bir sakınca görmüyorum" demiştir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İmam Mâlik, Muvatta', Cihâd 977, 1/158
Senetler:
()
Konular:
Fe'y ve Ganimet
Ganimet, ganimete ihanet etmek
Ganimet, hak sahiplerine taksimi
حَدَّثَنِى يَحْيَى عَنْ مَالِكٍ عَنِ ابْنِ شِهَابٍ عَنِ ابْنٍ لِكَعْبِ بْنِ مَالِكٍ قَالَ حَسِبْتُ أَنَّهُ قَالَ عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ كَعْبٍ أَنَّهُ قَالَ نَهَى رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم الَّذِينَ قَتَلُوا ابْنَ أَبِى الْحُقَيْقِ عَنْ قَتْلِ النِّسَاءِ وَالْوِلْدَانِ قَالَ فَكَانَ رَجُلٌ مِنْهُمْ يَقُولُ بَرَّحَتْ بِنَا امْرَأَةُ ابْنِ أَبِى الْحُقَيْقِ بِالصِّيَاحِ فَأَرْفَعُ السَّيْفَ عَلَيْهَا ثُمَّ أَذْكُرُ نَهْىَ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَأَكُفُّ وَلَوْلاَ ذَلِكَ اسْتَرَحْنَا مِنْهَا .
Öneri Formu
Hadis Id, No:
36513, MU000969
Hadis:
حَدَّثَنِى يَحْيَى عَنْ مَالِكٍ عَنِ ابْنِ شِهَابٍ عَنِ ابْنٍ لِكَعْبِ بْنِ مَالِكٍ قَالَ حَسِبْتُ أَنَّهُ قَالَ عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ كَعْبٍ أَنَّهُ قَالَ نَهَى رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم الَّذِينَ قَتَلُوا ابْنَ أَبِى الْحُقَيْقِ عَنْ قَتْلِ النِّسَاءِ وَالْوِلْدَانِ قَالَ فَكَانَ رَجُلٌ مِنْهُمْ يَقُولُ بَرَّحَتْ بِنَا امْرَأَةُ ابْنِ أَبِى الْحُقَيْقِ بِالصِّيَاحِ فَأَرْفَعُ السَّيْفَ عَلَيْهَا ثُمَّ أَذْكُرُ نَهْىَ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَأَكُفُّ وَلَوْلاَ ذَلِكَ اسْتَرَحْنَا مِنْهَا .
Tercemesi:
Bize İbn Şihâb, ona da Abdurrahman b. Kâ'b şöyle rivayet etmiştir:
Rasulullah (sav), Ebu Hukayk'in oğlunu öldürenlerin kadın ve çocukları öldürmesini yasakladı. Onlardan biri, "Ebu Hukayk'in oğlunun karısı çığlık atarak karşımıza çıktı. (Hemen) kılıcımı kaldırdım! Ardından Rasulullah'ın (sav) yasağını hatırladım. (Bundan dolayı) geri durdum! Bu (yasak) olmasaydı onu (öldürüp) kurtulurduk!" derdi.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İmam Mâlik, Muvatta', Cihâd 969, 1/157
Senetler:
()
Konular:
Savaş, Hukuku, çocuk, yaşlı, kadın vs. öldürülmemesi
وَحَدَّثَنِى عَنْ مَالِكٍ عَنْ نَافِعٍ عَنِ ابْنِ عُمَرَ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم رَأَى فِى بَعْضِ مَغَازِيهِ امْرَأَةً مَقْتُولَةً فَأَنْكَرَ ذَلِكَ وَنَهَى عَنْ قَتْلِ النِّسَاءِ وَالصِّبْيَانِ .
Öneri Formu
Hadis Id, No:
36514, MU000970
Hadis:
وَحَدَّثَنِى عَنْ مَالِكٍ عَنْ نَافِعٍ عَنِ ابْنِ عُمَرَ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم رَأَى فِى بَعْضِ مَغَازِيهِ امْرَأَةً مَقْتُولَةً فَأَنْكَرَ ذَلِكَ وَنَهَى عَنْ قَتْلِ النِّسَاءِ وَالصِّبْيَانِ .
Tercemesi:
Bize Nâfi', ona da İbn Ömer şöyle rivayet etmiştir:
Rasulullah (sav), gazâlarının birinde öldürülmüş vaziyette bir kadını görüp bu (durumu) hoş görmedi ve kadınlar ile çocukların öldürülmesini yasakladı.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İmam Mâlik, Muvatta', Cihâd 970, 1/157
Senetler:
()
Konular:
Savaş, Hukuku, çocuk, yaşlı, kadın vs. öldürülmemesi
Öneri Formu
Hadis Id, No:
36516, MU000964
Hadis:
وَحَدَّثَنِى عَنْ مَالِكٍ عَنْ زَيْدِ بْنِ أَسْلَمَ عَنْ أَبِى صَالِحٍ السَّمَّانِ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ الْخَيْلُ لِرَجُلٍ أَجْرٌ وَلِرَجُلٍ سِتْرٌ وَعَلَى رَجُلٍ وِزْرٌ فَأَمَّا الَّذِى هِىَ لَهُ أَجْرٌ فَرَجُلٌ رَبَطَهَا فِى سَبِيلِ اللَّهِ فَأَطَالَ لَهَا فِى مَرْجٍ أَوْ رَوْضَةٍ فَمَا أَصَابَتْ فِى طِيَلِهَا ذَلِكَ مِنَ الْمَرْجِ أَوِ الرَّوْضَةِ كَانَ لَهُ حَسَنَاتٌ وَلَوْ أَنَّهَا قَطَعَتْ طِيَلَهَا ذَلِكَ فَاسْتَنَّتْ شَرَفًا أَوْ شَرَفَيْنِ كَانَتْ آثَارُهَا وَأَرْوَاثُهَا حَسَنَاتٍ لَهُ وَلَوْ أَنَّهَا مَرَّتْ بِنَهَرٍ فَشَرِبَتْ مِنْهُ وَلَمْ يُرِدْ أَنْ يَسْقِىَ بِهِ كَانَ ذَلِكَ لَهُ حَسَنَاتٍ فَهِىَ لَهُ أَجْرٌ وَرَجُلٌ رَبَطَهَا تَغَنِّيًا وَتَعَفُّفًا وَلَمْ يَنْسَ حَقَّ اللَّهِ فِى رِقَابِهَا وَلاَ فِى ظُهُورِهَا فَهِىَ لِذَلِكَ سِتْرٌ وَرَجُلٌ رَبَطَهَا فَخْرًا وَرِيَاءً وَنِوَاءً لأَهْلِ الإِسْلاَمِ فَهِىَ عَلَى ذَلِكَ وِزْرٌ. وَسُئِلَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم عَنِ الْحُمُرِ فَقَالَ لَمْ يَنْزِلْ عَلَىَّ فِيهَا شَىْءٌ إِلاَّ هَذِهِ الآيَةُ الْجَامِعَةُ الْفَاذَّةُ فَمَنْ يَعْمَلْ مِثْقَالَ ذَرَّةٍ خَيْرًا يَرَهُ وَمَنْ يَعْمَلْ مِثْقَالَ ذَرَّةٍ شَرًّا يَرَهُ .
Tercemesi:
Bize İsmail (b. Ebu Üveys), ona Malik (b. Enes), ona Zeyd b. Eslem, ona Ebu Salih (Zekvân) es-Semmâm, ona da Ebu Hureyre (ed-Devsî) (ra) şöyle demiştir: Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu: "At kimisi için sevaptır, kimisi için örtüdür, kimisi için de günahtır. Atın kendisi için sevap olduğu kimseye gelince, o öyle bir adamdır ki atını Allah yolunda bağlamıştır (kullanmıştır). Atın yularını da uzun tutup bir çayıra veya bahçeye bırakmıştır. At uzun yularına bağlı halde bu çayırda veya bahçede (otlarken , dolaşırken) sahibine sevap yazılır. Şayet at yularını koparsa şahlanarak bir veya iki yüksek yerde koşsa, (bu dolaşmasındaki) ayak izleri hatta onun tezeği bile sahibi için sevap vesilesidir. Şayet o at, bir nehre gelse ve oradan su içse, sahibi onu sulamak istememiş olsa bile, içtiği su sahibi için sevap vesilesidir. İşte bu at onun için sevap vesilesi olur. Atını insanlardan bir şey istememek ve iffetini korumak için bağlayan (kullanan), sonra da Allah'ın hayvanı üzerindeki hakkını ve hayvanına eziyet etmemesi gerektiğini unutmayan kimse için bu at (fakirliğe karşı) bir örtüdür. Şayet bir adam, atını övünmek ve gösteriş yapmak için bağlarsa (kullanırsa) bu kimse için de bu at günah sebebi olur." Rasulullah'a (sav) eşekler hakkında soruldu. O (sav) da: "Bana, her hükmü bir araya getiren şu özet olan ayetten başka bir şey indirilmedi dedi ve 'Artık kim zerre ağırlığınca bir hayır işlerse, onun mükafatını görecektir. Kim de zerre ağırlığınca bir kötülük işlerse, onun cezasını görecektir (Zilzal, 7-8)' ayetini okudu."
Şayet at ipini koparır da bir iki tur koşarsa, bastığı ve gübrelediği yerler dolayısıyla yine adam için sevap yazılır. Eğer bîr nehirden geçerken, adamın atını sulamak maksadı olmadığı halde at buradan su içerse yine adam adına sevap yazılır.
Yine bir adam vardır ki atını başkalarına yük olmamak, onlara muhtaç olmamak için hazırlar. Onu ye derken olsun, binince olsun Allah'ın hakkını da unutmaz. İşte böyle kimse için de at siperdir.
Başka bir adam da vardır ki, başkalarına karşı övünmek, gösteriş yapmak ve müslümanlara karşı düşmanlık için atını hazırlamıştır. İşte böyle kimse için de atı vebaldir, yüktür."
Resûlullah (s.a.v.)'a eşeklerle ilgili bir soru soruldu. Şöyle cevap verdi: "Günah ve sevabın her çeşidini açıkça belirten şu ayet-i kerimeden başka bu konuda bana bir şey nazil olmadı: "Her kim ki zerre miktarı hayır işlerse karşılığını görür, yine her kim ki zerre kadar fenalık yaparsa o da karşılığını görür."(Zilzâl, 99/2)
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İmam Mâlik, Muvatta', Cihâd 964, 1/156
Senetler:
()
Konular:
Cihad, fazileti
Hayvanlar, At, atların fazileti, önemi
Hayvanlar, Eşek ile ilgili her şey
Öneri Formu
Hadis Id, No:
36520, MU000975
Hadis:
وَحَدَّثَنِى عَنْ مَالِكٍ عَنْ يَحْيَى بْنِ سَعِيدٍ أَنَّ سَعِيدَ بْنَ الْمُسَيَّبِ كَانَ يَقُولُ إِذَا أُعْطِىَ الرَّجُلُ الشَّىْءَ فِى الْغَزْوِ فَيَبْلُغُ بِهِ رَأْسَ مَغْزَاتِهِ فَهُوَ لَهُ . وَسُئِلَ مَالِكٌ عَنْ رَجُلٍ أَوْجَبَ عَلَى نَفْسِهِ الْغَزْوَ فَتَجَهَّزَ حَتَّى إِذَا أَرَادَ أَنْ يَخْرُجَ مَنَعَهُ أَبَوَاهُ أَوْ أَحَدُهُمَا فَقَالَ لاَ يُكَابِرْهُمَا وَلَكِنْ يُؤَخِّرُ ذَلِكَ إِلَى عَامٍ آخَرَ فَأَمَّا الْجِهَازُ فَإِنِّى أَرَى أَنْ يَرْفَعَهُ حَتَّى يَخْرُجَ بِهِ فَإِنْ خَشِىَ أَنْ يَفْسُدَ بَاعَهُ وَأَمْسَكَ ثَمَنَهُ حَتَّى يَشْتَرِىَ بِهِ مَا يُصْلِحُهُ لِلْغَزْوِ فَإِنْ كَانَ مُوسِرًا يَجِدُ مِثْلَ جِهَازِهِ إِذَا خَرَجَ فَلْيَصْنَعْ بِجِهَازِهِ مَا شَاءَ .
Tercemesi:
Bana Malik, ona da Yahya b. Said, Said b. Müseyyeb'in şöyle dediğini rivayet etti: "Savaşta bir kişiye bir şey verilirse, savaş yerine varınca o şey onun olur."
İmam Malik'e: "Savaşa gitmeye iyice karar vererek hazırlığını yapan kimseye son anda ana-babası veya sadece birisi engel olursa bu kimse ne yapar?" diye soruldu. O şu cevabı verdi:
"Onlara karşı gelmemeli, seferini sonraki yıla ertelemelidir. Savaş için aldığı teçhizata gelince, bana kalırsa savaşa çıkıncaya kadar bunları muhafaza etmelidir. Eğer bozulmalarından korkarsa bunları satıp parasını da savaşta işine yarayacak başka malzeme almak için saklamalıdır. Şayet, savaşa gitmek istediği zaman aynı malzemeyi her an alabilecek durumda ise elindeki bu malzemeleri istediği gibi kullansın."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İmam Mâlik, Muvatta', Cihâd 975, 1/158
Senetler:
1. Said b. Müseyyeb el-Kuraşî (Said b. Müseyyeb b. Hazn b. Ebu Vehb)
2. Ebu Said Yahyâ b. Saîd el-Ensârî (Yahyâ b. Saîd b. Kays b. Amr)
Konular:
Cihad, hazırlık
Cihad, katılacak-katılmayacak olanlar
Yardım, mücahide ve ailesine yardım
حَدَّثَنِى يَحْيَى عَنْ مَالِكٍ أَنَّهُ بَلَغَهُ أَنَّ عَبْدًا لِعَبْدِ اللَّهِ بْنِ عُمَرَ أَبَقَ وَأَنَّ فَرَسًا لَهُ عَارَ فَأَصَابَهُمَا الْمُشْرِكُونَ ثُمَّ غَنِمَهُمَا الْمُسْلِمُونَ فَرُدَّا عَلَى عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عُمَرَ وَذَلِكَ قَبْلَ أَنْ تُصِيبَهُمَا الْمَقَاسِمُ . قال و سمعت مالكاً يقول فيما يصيب العدو من أموال المسلمِين إنه إن أُدرِكَ قبل أن تقع فيه المقاسم فهو ردٌ على أهله و أما ما وقعت فيه المقاسم فلا يُرَد على أحد و سئل مالك عن رجل حاز المشركين غلامَه ثم غَنمه المسلمون قال مالك صاحبه أولى به بغير ثمنٍ ولا قيمةٍ ولا غُرمٍ ما لم تصبه المقاسم فإن وقعت فيه المقاسم فإني أرى أن يكون الغلام لسيده بالثمن إن شاء قال مالك في أم ولد رجل من المسلمين حازها المشركون ثم غنمها المسلمون فقُسِمت في المقاسم ثم عرفها سيدها بعد القسم إنها لا تُستَرَق و أرى أن يفتديها الإمام لسيدها فإن لم تفعل فعلى سيدها أن يفتديها ولا يدعها ولا أرى للذي صارت له أن يَستَرِقَّها ولا يستحلّ فرجها و إنما هى بمنزلة الحرة لأن سيدها يكلّف أن يفتديها إذا جرحت فهذا بمنزلة ذلك فليس له أن يُسلّم أم ولده تُستَرَقُّ و يُستحل فرجها و سئل مالك عن الرجل يخرج إلى أرض العدو في المفاداة أو في التجارة فيشتري الحر أو العبد أو يوهبان له فقال أمل الحر فإن ما اشتراه به دين عليه ولا يُسترقّ و إن كان وُهِبَ له فهو حر و ليس عليه شئ إلا أن يكون الرجل أعطى فيه شيئا مكافأةً فهو دين على الحر بمنزلة ما اشتُِرىَ به و أما االعبد فإن سيده الأول مخيّر فيه إن شاء أن يأخذه و يدفع إلى الذي اشتراه ثمنه فذلك له و إن أحب أن يسلمه أسلمه و إن كان وُهِبَ له فسيده الأول أحق به و لا شئ عليه إلا أن يكون الرجل أعطى فيه شيئا مكافأة فيكون ما أعطى فيه غُرماً على سيده إن أحب أن يفتديه.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
36523, MU000978
Hadis:
حَدَّثَنِى يَحْيَى عَنْ مَالِكٍ أَنَّهُ بَلَغَهُ أَنَّ عَبْدًا لِعَبْدِ اللَّهِ بْنِ عُمَرَ أَبَقَ وَأَنَّ فَرَسًا لَهُ عَارَ فَأَصَابَهُمَا الْمُشْرِكُونَ ثُمَّ غَنِمَهُمَا الْمُسْلِمُونَ فَرُدَّا عَلَى عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عُمَرَ وَذَلِكَ قَبْلَ أَنْ تُصِيبَهُمَا الْمَقَاسِمُ . قال و سمعت مالكاً يقول فيما يصيب العدو من أموال المسلمِين إنه إن أُدرِكَ قبل أن تقع فيه المقاسم فهو ردٌ على أهله و أما ما وقعت فيه المقاسم فلا يُرَد على أحد و سئل مالك عن رجل حاز المشركين غلامَه ثم غَنمه المسلمون قال مالك صاحبه أولى به بغير ثمنٍ ولا قيمةٍ ولا غُرمٍ ما لم تصبه المقاسم فإن وقعت فيه المقاسم فإني أرى أن يكون الغلام لسيده بالثمن إن شاء قال مالك في أم ولد رجل من المسلمين حازها المشركون ثم غنمها المسلمون فقُسِمت في المقاسم ثم عرفها سيدها بعد القسم إنها لا تُستَرَق و أرى أن يفتديها الإمام لسيدها فإن لم تفعل فعلى سيدها أن يفتديها ولا يدعها ولا أرى للذي صارت له أن يَستَرِقَّها ولا يستحلّ فرجها و إنما هى بمنزلة الحرة لأن سيدها يكلّف أن يفتديها إذا جرحت فهذا بمنزلة ذلك فليس له أن يُسلّم أم ولده تُستَرَقُّ و يُستحل فرجها و سئل مالك عن الرجل يخرج إلى أرض العدو في المفاداة أو في التجارة فيشتري الحر أو العبد أو يوهبان له فقال أمل الحر فإن ما اشتراه به دين عليه ولا يُسترقّ و إن كان وُهِبَ له فهو حر و ليس عليه شئ إلا أن يكون الرجل أعطى فيه شيئا مكافأةً فهو دين على الحر بمنزلة ما اشتُِرىَ به و أما االعبد فإن سيده الأول مخيّر فيه إن شاء أن يأخذه و يدفع إلى الذي اشتراه ثمنه فذلك له و إن أحب أن يسلمه أسلمه و إن كان وُهِبَ له فسيده الأول أحق به و لا شئ عليه إلا أن يكون الرجل أعطى فيه شيئا مكافأة فيكون ما أعطى فيه غُرماً على سيده إن أحب أن يفتديه.
Tercemesi:
İmam Malik'ten: Duyduğuma göre Abdullah b. Ömer'in bir kölesi ile bir atı kaçmış. Müşrikler bu köle ile atı yakalamış¬lar. Daha sonra da müslümanlar bunları ganimet olarak ele geçirmişler. Bu köle ile at, elde edilen ganimetlerin bölüşülmesinden Önce sahibinin belli olması sebebiyle sahibi olan Abdul¬lah b. Ömer'e teslim edilmiştir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İmam Mâlik, Muvatta', Cihâd 978, 1/159
Senetler:
()
Konular:
Fe'y ve Ganimet
Ganimet, hak sahiplerine taksimi